Etkin Eğitim Kurumları
Etkin Eğitim Kurumları
Blog

Ergenlikte Güzellik Algısı ve Bunun Bir Tezahürü Olarak Psikolojik Tahribat

Yaşam boyu gelişim evreleri tanımlanırken yaş endeks alınarak her birey çeşitli sosyal ve bilişsel gruba dahil edilir. Bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık olarak genel bir düzleme oturtulan bu süreç ‘erken ölüm’ ile karşı karşıya kalınmadığı sürece her bireyin adım adım tamamladığı hem sosyal hem de psikolojik bir döngüdür.

Bu döngülerden biri olan ergenlik; çocukluk ve yetişkinlik dönemi arasında köprü görevi gören bedensel ve duygusal alanlarda değişikliklerin görüldüğü cinsel ve psiko-sosyal alanda olgunlaşmayla başlayan bir dönemdir. Bu dönemin bireyseller temellerinden önce kalıplamış ve norm kazanmış toplumsal temelleri de bizim için oldukça önemlidir. Ergenlik döneminde sosyalleşmeye bağlı olarak çeşitli grup aidiyetleri ve ideolojik kabuller ortaya çıkabilir. Ergenlerin içindeki bulundukları sosyal çevreyi kendi duygu ve düşünceleri bağlamında tayin etmesi ve kendini bir gruba ait hissetmesi adına pek çok rol atfını üzerine aldığı bu süreç bazen yaralayıcı bazen ise olumlu bir pekiştireç konumundadır. Tamamlayıcı ve bütünleştirici gruplar iyileştirici bir etkiye sahipken daha dışlayıcı ve katı kuralları olan gruplar toplumsal bağlamda ele aldığımızda ergenler üzerinde yaralayıcı bir faktördür. Bu yaralayıcı faktörlerden biri olan “güzellik algısı” bireyleri yalnızlaşma ve yabancılaşma gibi bunun bir tutumu olarak da saldırganlaşmaya kadar götürebilir.

Güzellik Algısı Nedir?

Güzellik kavramı “beğeni” yargılarına uygun olan, o beğeni yargılarının içinde yer almaya dayalı bir toplumsal kabul biçimidir. Güzellik belirli oran ve uyum bile bütünleşen estetik açıdan olumlu yargılara sahip bir olgudur.

Güzellik algısı ise toplum içerisinde genel geçer yargılara sahip tarihsel süreçler bağlamında incelendiğinde dinamik bir yapıya sahip olan genel kabul biçimidir. Toplumun dönemsel olarak “estetik ve değerli” kabul ettiği her şeyi güzellik algısının içine dahil edebiliriz. Tek tipleştirme yönü olan güzellik algısı aslında bir tahakküm biçimi olarak da kendisi gösterir. Kabullere uygun olanı güzel olarak tanımlayıp kalıpların dışındakini güzel kabul etmeyen bu yargı ergen bireylerde bir ötekileştirme ve özgüven yetersizliğine sebep olur.

Güzellik Kalıpları ve Özgüven Problemleri

Toplumda ikili cinsiyet bağlamında kadınlara ve erkeklere atfedilen belirli bazı güzellik kalıpları yer alır. Tarihsel olarak bunlar zaman içerisinde değişiklik gösterse de günümüzde güzellik kalıpları kadınlar için; uzun boy, güzel bir fizik, büyük dudak, küçük burun gibi spesifik akla gelen pek çok tek tipleştirme hali güzellik kalıbı olarak yer alır. Erkeklerde güzellik ölçütü ise uzun boy, kaslı geniş omuz ve fit olma hali yine aynı şekilde bir tek tipleştirme örüntüsü olarak servis edilir. Ergenlik döneminde yeni olgunlaşma ve gelişim gösteren çocukların her birinin büyüme şekli birbirinden farklıdır. Kimi bu kalıplara uyabiliyorken kimisi bu kalıpların dışında yer alır. Kaldı ki ergenlik dönemi kişinin yeni bir gelişim evresi oluğu için bu tip kalıpların içerisine sokulması ya da bu tip kalıpların ergen bireylere dayatılması hali oldukça sağlıksız ve yarayıcı bir tutumdur.

Yetişkinliğe geçiş süreci olan ergenlik dönemi ne kadar az travma ve olumsuzlukla geçirilen bir süreç olursa kişi yetişkinlik döneminde bir o kadar sağlıklı ve özgüvenli birey olabilir. Ergenlik döneminde kazandığı travmalar bireylerde yetişkinlik döneminde kalıcı bazı faktörler ortaya koyabilir. Ergenlik döneminde dışlanmış bu tip kalpların ötesinde kalmış bir birey yetişkinlik sürecinde kendini kabul etmeme, kendine ve bedenine yabancılaşma gibi olumsuzluklarla karşı karşıya kalabilir.

Bireylerin dış görünüşleri neticesinde bir kalıba sokulmaya çalışılması ve bu kalıpların dayatılması oldukça yıkıcı ve eşitsiz bir tutumdur. Her yaşta kendini gösteren bu kalıplar ergenler için iki kat tehlikeli bir noktadadır. Tam olarak yetişkinlik sürecine geçilmediği için ergenler bir noktada çocuktur ve çocuklukla yetişkinlik arasındaki bireylerin bu tip yargılar ekseninde yara almaması ne yazık ki olanaksızdır. Bu yaraları körükleyen hatta bu kalıpları dayatan faktörlerin başında sosyal medya gelmektedir.

Sosyal Medyadaki Güzellik Kalıpları

Yaşadığımız bu teknoloji çağında sosyal medya kullanmayan insan sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Haberleşme ve iletişimin yanı sıra sosyal medya kitlelere de büyük oranda yön veren bir noktada yer almaktadır. Bu kadar güçlü bir silah haline gelen sosyal medya kimi zaman olumlu olsa da bu tip ideolojiler ve kalıplar bağlamında oldukça yıkıcı bir etkiye sahiptir. Sosyal medya profilleri ne yazık ki günümüzde bireylerin kimliği haline gelmiş durumdadır. Özellikle İnstagram gibi pek çok yaşam alanının paylaşıldığı sosyal mecralar “güzellik algısının” en çok kendini gösterdiği alanlardan biridir. İnstagram profilimiz, fotoğraflarımız, yediğimiz, içtiğimiz, gezdiğimiz yerler ne yazık ki “prestijimizi” belirleyen bir noktadadır. Özellikle ergenlerin elinden bir dakika bile düşürmedikleri telefonlarında her an instagramda olduklarını varsayarsak bu algıların onlara zarar verdiği açıkça görülmektedir. İnstagramda ki güzellik algısına uyum sağlayan kadın profilleri ergen kız çocuklarının kendini kabul etmeme, özgüven eksikliğine neden olma gibi sorunlara yol açmaktadır. Çünkü sosyal medyaya baktığımızda herkesin en güzel, en mutlu hallerini görüyoruz ve sanıyoruz ki güzel olunca ya da ihtişamlı bir hayata sahip olunca bu bizi mutlu edebilir, bu tip bir yanılgılara kapılıyoruz. Fakat gerçek hayat bu görünenden ya da göstermeye çalıştığımızdan oldukça farklı. Gerçek alan hiç kimse için bu kadar pozitif ve tozpembe bir konumda değil. Bunun bir sonucu olarak zaten sosyal medyaya ara ara bu güzellemelerden bıkmış insanların isyan çığlıklarını duyuyoruz. Aslında hepimizin rahatsız olduğu fakat içinde yer almaktan da bir türlü kendini alıkoyamadığı bir kalıp haline geliyor ne yazık ki güzellik algısı. Ergenlikte kazanılan bu tahribatın izlerini silmek ne yazık ki yaşam boyu bir süreç haline gelebiliyor. Tüm bu algıların etkisinden çıkmak hiç kolay olmasa da kendi içimize dönmek oldukça önemlidir.

Güzellik Algısının Yıkıcı Etkileriyle Nasıl Baş Edebiliriz?

Güzellik algısının yıkıcı etkileriyle nasıl baş edebiliriz? Hem çok kolay hem de çok zor olan tek bir şeyle. Kabul ile. Evet yanlış duymadınız kabul. Her şey kabul etmekle başlar. Kendimizi, bedenimizi, hayatımızı hiçbir kıyas içine sokmadan olduğu haliyle kabul etmek bizi dışımızda gelişen o kalıpların içerisinde yer almaya itmez. İtmediği gibi de o kalıplara karşı bir istek oluşturmaz. Yani kimsenin bedenine ya da hayatına karşı bir hayranlık içerisinde olmayız. Çocuklarımıza öğretebileceğimiz en önemli şey diğerinden daha iyi ve güzel olma çabası asla olmamalıdır. Akademik ya da kişisel alanda kendinin en iyi versiyonu olmayı öğretebilmeliyiz ki kendi hayatı için savaşmalı kendi için yaşamalıdır. Savaşı asla kendisiyle olmamalıdır. Kendi bedeninin ve yeterliliklerinin kabulünde ve bilincinde olmalıdır. Başarı ve azim ancak özgüvenle sağlanabilir. Bir bireyin içsel huzurunu toplumun çirkin kalıpları içerisine asla sokmamalıyız. Değer verme ve değer görme dengesini güzellik kalıplarının ötesine taşıyarak bireyin kendi iç dünyasına yöneltmeliyiz. Kendini seven ve kabul eden bir birey dünyayı da aynı oranda sevip kabul edebilir. Kendinizi sevmekle başlar her şey.

“Güzellik ve çirkinlik bir seraptır. Eninde sonunda herkes içinizi görür.”

Frida KAHLO

Merve DEMİR

  •  

Sizi Arayalım

Adınız Soyadınız
Telefon Numaranız

Bize Ulaşın

Adınız Soyadınız
E-Posta Adresiniz
Telefon Numaranız
Konu
Mesajınız