SINIR BELİRLEME VE YERİNDE ÖDÜL KULLANIMI
İnsanlar, varoluşunu sürdürebilmek için belirli bir kişisel alana ihtiyaç duyar. Sınırların, aslında bizler için ne anlam ifade ettiği ve neden gerekli olduğu konusu kıymetlidir. Yaşam boyu gelişim, bir bireyin en temel gelişim seviyesinden başlayıp hayatının sonuna kadar ele alınan bir spektrumdur. Yaşam döngüsünün başlarında yer alan çocuklukta ise, sınır çizme ve kurallarla karşılaşma adımlarıyla yeni yeni tanışılır. Bu süreçte bir çocuğun, kendi varlığını diğerlerinin varlığından ayıt edebilmesi ve sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini görebilmesi için iyi bir ebeveyn desteğine ihtiyacı vardır. Soyut dünyanın ve kendi varlığının net bilincinde olmayan çocukların, en iyi eşlikçileri anne ve babalarıdır. Kendi özel alanının ve varlığının farkına varma yolunda olan çocuklar, dış dünyayı daha rahat kavrarlar ve sosyal ilişkilerini daha sağlıklı bir biçimde temellendirirler. Bu noktada çocuklar için dış dünya bir tehdit merkezi değil keşif noktasıdır. Sınır çizme becerisini geliştirmek, aynı zamanda çocukta sorumluluk bilincini de oluşturur. Onaylanan ve doğru görülen davranışların ödüllendirilmesi sorumluluk bilincini paralel olarak arttırır. Kuralları oluştururken ve çocuğu yönlendirirken ebeveynlerin sık tekrarladığı bazı etkin olmayan iletişim dinamikleri vardır. Bu iletişim yolları ile yönlendirici ve iş birlikçi ebeveynin nasıl bir yol izlemesi gerektiği de önem arz eder.
Etkin Olmayan Bazı İletişim Dinamikleri;
Nasihat Vermek: Çocuklara karşı sürekli ‘‘Şöyle yapmalısın, bunun böyle olmaması gerekir, işte hayat böyledir’’ gibi nasihatlerde bulunmak etkili olmayan iletişim yollarındandır. Çocuklara belirsiz ve talepkâr yönlendirmeler sunmak çocuğu karmaşıklığın içerisinden çıkarmaz. Örneğin, kendi yaptığı hatalardan sürekli olarak çocuğuna bahseden bir ebeveynin istediği, çocuğunun aynı hataları yapmasını istememesidir. Fakat bu noktada, söylenenlerin tekrar edilmesi ile aslında bir rol- model olunduğunun fark edilmesi gerekir.
Sık Tekrarlamalar ve Hatırlatmalarda Bulunmak: Bir konu hakkında ısrarlı ve tekrar edici yönergelerde bulunmak, çocuklar için etkili olmayan diğer iletişim öğesidir. Örneğin, ‘‘Defalarca söylememe rağmen odasını toplamadı, olmuyor, yapmıyor. Bin kere de söylesem, fayda etmiyor’’ gibi. Israrcı tutumlardan kaçınmak gerekir.
Göz Ardı Etmek: Yapılan hataların yok sayılması, çocuğun bazen davranışı normal olarak anlamlandırmasına ve davranışı pekiştirmesine neden olur. Bu durum, istenilen bir sonuç değildir. Sınırlarla yetişmeyen çocuklar kabuklarından çıkıp dış dünyaya karıştığında, olumsuzluk, reddedilme ve çatışmalarla çok daha sık karşılaşırlar.
Yaşanılan bu tarz durumlar, öz denetim, özgüven ve hayat doyumu gibi birçok ilişkisel konuyu da etkiler.
Net Olmayan Mesajlar Vermek: Çocuklarda 11 yaşına kadar soyut düşünme becerileri çok gelişmediğinden, anlaşılır ve somut olmayan iletişime geçmek kuralların benimsenmesini zorlaştırır. Çocuklara açık ve anlaşılır yönergeler vermek, işleri daha çok kolaylaştırır. Örneğin, ‘‘Oyunun bittiğinde, oyuncaklarını toparlamanı istiyorum’’ gibi net ve anlaşılır talimatlar vermek işlevseldir.
Ödül- Ceza Sistemini Uygulamak: Yapılan güncel çalışmalar, ödül-ceza sistemini kalıcı davranış oluşturmada aktif kullanmamak gerektiğini vurgular. Bu durumun sebebi, çocuğun ödüle karşı koşullanarak davranışı benimsemeden uygulamasıdır. Yani, ödül varsa davranış mevcut, ödül yoksa davranış kaybolma noktasındadır. En nihai hedef, çocuklarda bir davranışı inşa ederken önce benimsemesini sağlamak sonra ise uygulamaya geçmesinde yardımcı olmaktır. Aynı durum, ceza sistemi içinde geçerlidir. Davranışla cezayı eşleştiren bir çocuğun, davranışa karşı motive olması ya da davranışı benimsemesi çok güçtür.
İşbirlikçi İletişim Tarzını Benimseyen Ebeveynler Neyi Farklı Yapar?
Açık ve Anlaşılır, Somut Bir Dil Kullanma: Olabildiğince, çocuklara sınırlılıklarını ve kuralları tanıtırken açık ve anlaşılır olan, somut bir dil kullanmaya özen gösterin. Somut açıklamalar, karmaşık düğümlerin çözümlenmesini sağlar. Yetişkinler için bile durum böyle seyreder. Yaşanan duyguları ya da olayları metaforlarla somutlaştırma gereği hissedilir. Bu durum karmaşıklıktan arınabilmek ve duygunun işlenebilmesi için yetişkinlerde de gerekli bir hal alabilir.
Tutarlı ve İşbirlikçi Ebeveyn Kuralları Koyma: Kural koyarken anne babaların kuralları ortak olarak belirlemeleri ve tutarlı olarak uygulamaları çok önemlidir. Çizilen çerçeve ve oluşturulan denge hali, çocuğa daha güvenli bir alan sağlar. Bir tarafın yoğun beyazlarla bir tarafın ise aktif siyahlarla dolu olması çok da huzur sağlayan bir imaj değildir. En iyi dağılım, tutarlı ve bütüncül ebeveynlik modeliyle sağlanır. Birisinin iyi polis diğerinin kötü polis olması çocukta yalnızca otorite dengesizliği yaşamasında ve manipülatif yöntemler geliştirmesinde aracı yol izler. Örneğin, çocuk otoriter olan ebeveynden bir konuda izin almak yerine daha yumuşak olan ebeveyne danışmayı tercih eder.
İyi Bir Rol Model Olma: Sosyal ve bilişsel öğrenmenin en aktif olduğu kısımlardan birisi de iyi bir rol model olmadır. Çocuklar şahane gözlemcilerdir. Onların dil gelişimi, hayatı idame ettirecek günlük ihtiyaçlarını karşılamaları ve duygularını denetlemeyi öğrenmeleri ebeveynlerinin desteği ve kendilerini yansıtışı ile sağlanır. Bu durumda, sınırlar ile kuralları belirleme ve uygulama açısından iyi bir rol model olmak, süreci daha şeffaf çocuğa aktarır.
Kısıtlamalar ve Kurallar Koymaktan Kaçınmak: Kısıtlamalar ve kurallar koymanın çocuğun kuralları benimsemesine bir katkısı yoktur. Bunun yanında, katı kurallar karşısında çocuklarda daha yoğun olarak özgüvensizlik, öz denetim eksiliği, yüksek kaygı seviyesi gibi durumlarla karşılaşılır. Bu durumun yerine, çocukla iş birliği ve açık iletişim içerisinde olarak kuralları birlikte belirleme çocuğun süreçte aktif görev almasını sağlar. Kuralları ve sınır alanlarını benimsemesinde, kendine ait bir alan yaratmasında aracı rol oynar.
Özetle, çocukların ihtiyacı olan, güvenli konfor alanı sağlayan sınırları çizmek ve kuralları belirlemek önemlidir. Bu durumu açık iletişim ve iş birlikçi bir halde yürütmek, çocukta kalıcı davranışların oluşmasında ve sağlıklı sosyal gelişimin sağlanmasında yardımcı olur. Ödül ve cezaya başvurmak yerine özgür iradeyi ve bilinci hedef almak, koşulsuz yönergeler ve beklentilerle yol alarak çocuğun güvenli sınır alanını inşa etmesine ciddi destek sağlar. Güzel davranışların sonucunda gelen ‘’Aferin, bundan sonra eşyalarını topladığın için bulmakta zorlanmayacaksın’’ gibi yerinde ve minimal ödül görevi gören pekiştireçler davranışı besler.
Sınırlar öğretir, sınırlar korur. Aynı zamanda da sosyalleştirir ve zenginleştirir. Sınırlar sayesinde çocukta başkalarının ve kendilerinin hak bilinci oluşur, saygı görme ve gösterme ihtiyacı karşılanır. Psikolojik sağlamlık, duygu regülasyonu, haklara saygı ve mahremiyet bilincini oluşturma, ancak güvenli sınırlar ile mümkün olur...
PSİKOLOG MENTÖR
KÜBRA KIRLI